DÜNYA RUHUN BELASIDIR

Mes'ud o kimsedir ki, dünya muhabbetinden kalıbini soğutarak, onu, Allahü Teâla'nın muhabbet ateşinin tesiri altına almıştır.

Bütün hatâların başı, dünya sevgisidir; ve bütün ibâdetlerin başı da dünya sevgisini terktir. Bir hadis-i Şerifte şöyle buyurulmuştur : «Dünya Allahü Teâlâ'nın buğzettiği bir şeydir. Yarattığı günden bu yana, ona hiçbir iyi nazarla bakmamıştır.» Bir başka hadis-i şerifte dünya ve içindekiler tard ve lâ'netle şöyle anlatılmıştır : «Dünya mel'undur, Onun içindekiler de mel'undur. Ancak içinde Allah'ı zikredenler hariç.»

Allahü Teâlâ'yı zikredenler, hatta Allah zikri ile dolu bulunan bütün zerreler, bu hadîs-i şerifin tehdidinden uzaktırlar. Ve bunlar dünya ehlinden sayılmazlar.
Dünya ki, kalbi, Allah'ın zikri ile meşgul etmekten alır; ondan gayrı bir şeyle meşgul eder. Bu meşgul eden şey ne olursa olsun : Mallar, sebepler, makam, riyâset, ar ve hamiyet... Hepsi dünyadır. «Zikrimizden yüz çevirenlerden, sen de yüz çevir!» (53/29) âyeti kerîmesi bu mânâyı anlatmaktadır. Ve, her ne şey ki, dünyadan sayılır; o şey ruhun belâsıdır!

Dünya ehli bu dünyada dâima bir tefrika ve zulmet içinde olmaktadırlar. Âhirette ise, hasret ve nedâmet ehlinden olacaklardır. Dünyayı terk etmenin hakiki mânâsı, dünyaya rağbeti terk etmektir. Ona rağbeti terk etmek ise, ancak, varlığı ile yokluğunun müsavî olmasıyla tahakkuk eder.

Yukarıda anlatılan mânâların husulü için, gönül birliğine sahip olan kimselerin sohbeti gerekir. Bu himmet olmadan iş zordur. Şayet o büyük zatların sohbeti bulunursa, bunu bir ganimet bilmelidir. Bütün hikmet ve inayeti o tarafa harcamalıdır

(Mektubat-ı İmam-ı Rabbanî «K.S.» 1/197)